Bakan Fidan, Gazze’deki son gelişmelerin ele alındığı BM Güvenlik Konseyi toplantısında konuştu.
Bakan Fidan’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
“Benden önceki tüm konuşmacılar Gazze’deki insanlık trajedisinin vahametini vurguladılar. Başta çocuklar, kadınlar ve yaşlılar olmak üzere sivillerin çektiği acıları anlatmaya kelimeler yetmez. İsrail’in işlediği bu suçun kabul edilemez olduğuna ve diğer ulusların da bunu kınaması gerektiğine inanıyoruz. Bu durumlarda elbette insanlığın bize getirdiği değerlerin de söz konusu olması gerekir ve tüm tarafların bu suçlardan uzaklaşması gerektiğine inanıyorum. Ancak Güvenlik Konseyi başta olmak üzere çağımızın kurumları bir kez daha uluslararası barış ve güvenliğe yönelik sorumluluklarını yerine getirememiştir. Tek sesle anlamlı bir ateşkes çağrısı yapamazlar.
Üstelik Konsey, benimsediği iki devletli çözümün parametreleri içinde bu tarihi adaletsizliği çözecek bir gelecek perspektifi bile sunamıyor. Bu felç durumu, diğer küresel krizlerin ele alınmasında da yankı uyandıracak ve Konsey’in insanlığın gözündeki güvenilirliğini elbette daha da aşındıracaktır.
“İNSANİ DURAKLAMA BİR UMUT IŞIĞI OLDU”
Bu durum aynı zamanda Birleşmiş Milletlerin kurulduğu kurallara ve ahlaka dayalı uluslararası sistemi de yok etmektedir. Uluslararası hukuk ve ahlaki pusula olmadan hepimiz keşfedilmemiş sularda yüzmeye devam ediyoruz. Bu sorunu bir an önce çözemezsek, cezasızlıktan ve adaletsizlikten beslenen her türlü radikalizm bir kez daha karşımıza çıkacak.
Dünya çapında milyonlarca insan, bazı durumlarda ifade özgürlüğüne yönelik acı verici kısıtlamalara rağmen Filistin ile dayanışma ve barış içinde birleşiyor. Ve bununla ilgili bazı toplumsal hareketler birçok ülkede devam ediyor. Bu kişilerin Güvenlik Konseyi’nden beklentisi, açık düşmanlıkları sona erdirecek bir ateşkes sağlanması ve Gazze’ye insani yardımın engelsiz ulaştırılmasının sağlanmasıdır. Gazze’deki insani aranın uzatılması ve rehine ve tutukluların değişimi bu nedenle bir umut ışığı oluşturuyor. Bunu, çatışmanın temel nedenlerini ele almak için bir fırsata dönüştürmeliyiz.”
“11 yıl önce Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Filistin’in üye olmayan gözlemci statüsünün onaylanması yönünde oy kullandık. Filistinlilerin tüm hakları ve ayrıcalıklarıyla birlikte kendi devletlerini kurmalarını sağlamalıyız ve ancak o zaman bugün karşı karşıya olduğumuz engellere karşı mücadeleye son verebiliriz. Aslında bu sefer hep birlikte kolları sıvamalı ve iki devletli çözüme dayalı bir barış süreciyle bu soruna son vermeliyiz.
GARANTİ MEKANİZMASI
İsrail ve Filistin, Doğu Kudüs’ün Filistin devletinin başkenti olduğu 1967 öncesi sınırlarında barış ve güvenlik içinde yaşamaya devam edebilmelidir. Geçmiş deneyimlerden farklı olarak bu çözümün hayata geçirilmesini de sağlamalıyız.
Türkiye bu fikirden yola çıkarak garantör mekanizması fikrini ortaya attı. Böyle bir mekanizma barışı koruyacak ve her iki tarafın ihlallerini önleyecektir. Bu, nihai anlaşma öncesinde öngörülebilir ve pakete entegre edilebilir. “Birçok tarafın söylediği gibi böyle bir mekanizma gerçekten gerekli ve bu mekanizmanın desteklenebileceğini anlıyoruz.”